Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

oldukça çok

  • 1 oldukça çok

    adv. plenty of

    Turkish-English dictionary > oldukça çok

  • 2 birçoğu

    1. أغلب [أَغْلَب]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    2. أغلبية [أَغْلَبِيَّة]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    3. أكثرية [أَكْثَرِيَّة]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    4. جل [جُلّ]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    5. معظم [مُعْظَم]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz

    Türkçe-Arapça Sözlük > birçoğu

  • 3 birçok

    1. أغلب [أَغْلَب]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    2. أغلبية [أَغْلَبِيَّة]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    3. أكثرية [أَكْثَرِيَّة]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    4. جل [جُلّ]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz
    5. معظم [مُعْظَم]
    Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz

    Türkçe-Arapça Sözlük > birçok

  • 4 bolca

    1) ( oldukça geniş) ziemlich weit
    2) ( oldukça çok) ziemlich viel

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bolca

  • 5 nice

    I adj ( birçok) viel, so viel
    II adv
    1) ( kaç) wie viele; ( ne kadar) wie lange
    2) ( oldukça çok) ziemlich viele
    3) ( nasıl) wie
    4) ( uzun zamandan beri) seit langem

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > nice

  • 6 nispeten

    1) ( oranla) verhältnismäßig, relativ; ( kıyaslayarak) vergleichsweise
    bu, \nispeten az/çok das ist vergleichsweise wenig/viel
    bu, ötekine \nispeten çok iyi verglichen mit dem anderen ist das hier sehr schön
    2) relativ; ( oldukça) ziemlich
    \nispeten soğuk bir yaz ein relativ kalter Sommer

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > nispeten

  • 7 geç

    1.
    по́здний, запозда́лый

    geç ateşlemeвоен. по́зднее зажига́ние

    geç saatte — в по́здний час

    geç vakit — в по́здний час, в по́зднее вре́мя

    en geç — са́мое по́зднее

    vakit çok geç — вре́мя о́чень по́зднее, [уже́] по́здно

    2.
    по́здно

    oldukça geç — дово́льно по́здно

    geç kalmak — опозда́ть

    geç işte hayır vardırпогов. нет ху́да без добра́ (букв. в по́ зднем де́ ле есть добро́)

    geç olsun da güç olmasınпогов. лу́чше по́здно, чем никогда́

    Büyük Türk-Rus Sözlük > geç

  • 8 ileri

    "1. the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can´t see the front section of the train. 2. the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won´t be very easy. 3. the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven´t you ever thought about the future? 4. mil. advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post. 5. fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast. 6. /dan/ ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us. 7. advanced; beyond the elementary stage; ahead of others. 8. advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age. 9. Forward!/Onward! 10. forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards. -si 1. the future. 2. the farther part. 3. the rest, what is still to come. - almak /ı/ 1. to move (something) forward, move (something) towards the front. 2. to promote (someone). 3. to set or put (a clock, watch) forward. - atılmak to spring forward; to rush forward. -den beri for a long time now. - çıkmak to come forward. - evre advanced stage. - geçmek 1. to go forward, go to the front. 2. to be promoted. - gelenler important people, prominent people, notables, worthies, bigwigs. - gelmek /dan/ to be caused by, result from, be due to. -sini gerisini düşünmemek/hesaplamamak/saymamak /ın/ not to give a thought to the consequences of (something). - geri konuşmak/laflar etmek/söylemek to speak in an offhanded and tactless way, talk offhandedly and tactlessly. - gitmek 1. to advance, progress. 2. to go too far, go beyond the bounds of what is considered acceptable. 3. (for a clock or watch) to gain time, be fast. -sine gitmek /ın/ 1. to consider (something) in depth, go into (something) in detail. 2. to see (something) through. -yi görmek to foresee the future. - görüş foresight, prescience. - görüşlü foresighted, foresightful, farsighted, prescient (person). - götürmek /ı/ to take (something) too far, carry (something) too far. - hat mil. front line. - karakol mil. outpost; outlying picket. - marş! mil. Forward, march! - sürmek /ı/ 1. to drive (someone, something) forward. 2. to put forward, set forth (an idea). - varmak to go too far, go beyond the bounds of what is considered acceptable."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ileri

См. также в других словарях:

  • az çok — zf. Bir parça, oldukça …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • büssürü — oldukça çok …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • bolca — sf. 1) Oldukça geniş Bolca bir pantolon. 2) zf. Oldukça çok, çokça Bu yıl bolca yağmur düştü. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hayli — sf., Far. ḫaylī 1) Epey, oldukça çok Akşamları Zeyno, çeşme başında hayli zor bir duruma düşüyordu. H. E. Adıvar 2) zf. Oldukça Hayli yoruldum. Birleşik Sözler bir hayli …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • birçok — sf. Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit Bu satırları, birçok mektuba biraz cevap olsun diye yazıyorum. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hatırı sayılır — 1) oldukça çok Dışarıda hatırı sayılır bir soğuk var. 2) önemli, saygın, saygıdeğer Sabit Bey Ağabey mahalle tulumbacıları arasında en hatırı sayılır adamlardandır. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İKSİR — Çok te sirli, her derde devâ sayılan mevhum cisim. Bir şeyin olmasına veya hastanın iyileşmesine sebeb olan ehemmiyetli madde. * Tıb: Oldukça şekerli ve kolayca alınabilen bir ilâç. * Eski kimyada: (Bazılarının söylediğine göre) kıymetsiz… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración …   Wikipedia Español

  • bayağı — sf. 1) Aşağılık, pespaye Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi. Ö. Seyfettin 2) Basit, adi, sıradan, amiyane, banal Kardeşimi birdenbire çok bayağı buldum. P. Safa 3) zf. Hemen hemen, âdeta Bayağı kanacak gibi oldum. 4) zf. Gerçekten… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ben — 1. zm. 1) Teklik birinci kişiyi gösteren söz Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben. A. K. Tecer 2) is., ruh b. Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç 3) is., fel. Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • berenarı — zf., hlk. Şöyle böyle, az çok, biraz, oldukça …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»